House of the Dragon s2


Sonunda Targanyenlerin tarihte hangi aileye karşılık geldiğini buldum: Osmanlılar.

Evet, sonunda ikinci sezonu da tamamladık. Ben bu dizinin ilk sezonunu iki yıl önce hazırlıkta bingelemiş sonra da varlığını resmen unutmuştum. Yazla beraber yeni sezonu çıkmış eskiden izlediğim ve beğendiğim dizilere bakarken bir de gördüm ki ikinci sezon başlamış, hatta birkaç bölümü de yayınlanmış. Tekrardan diziye sardım ama nasıl sarmak, taktım resmen. Bir haftada dört bölüm falan izledim, yetmiyor deli gibi birinci sezondan sahneler, işte yok daemon editleri, westeros evreni araştırmaları… 

Sakinledim tabi sonra, hype azaldı haftada bir bölüm düzenine girdikçe. Ancak yine her pzt yeni bölümü izlemeyi iple çekiyordum. Genel olarak dizinin gidişatından da memnundum, takıntım azaldı ama. İlk başta gözüm kör olmuştu resmen. Velhasılıkelam şu ana kadar geldik ve iyisiyle kötüsüyle ikinci sezonu da bitirdik.

Sezondan genel olarak memnun olduğumu söyleyebilirim heralde. Düşüncem de şu şekilde özetlenebilir: En büyük sıkıntı bir dahaki sezona iki küsür yıl olması, eğer bu dizi beş yıl sonra bingeleniyor olsa gayet güzel bir ara sezon olurdu. Ancak eleştirilerim var mı var.

Yine sevdiğim yanlarından başlayayım. Tarihsel altyapısını çok seviyorum bu dizinin, öyle ya da böyle George R R Martin birçok şeyi tarihten alıp kendince karıştırmış ve ortaya da beni çok çeken bir hikaye çıkarmış. Bu ve buna benzer birçok şey oldu tarihte, iç savaşlar da her daim çok ilginçtir zaten. Tarihsel karşılığını bulduğum, çıkardığım zaman seviniyorum dizideki bir şeyin. Ancak benim için bir sıkıntı da yine aynı noktada başlıyor, çıkartamadığım zaman da bozuluyorum. Burada da diziyi fantastik yapan elementlere geliyoruz: ejderler ve akgezenler.

Ejderhalar neyin simgesi, neyi sembolize ediyorlar diye bayağı bir kafa patlattım. Sonunda dayanamayıp chatgptye sordum. Cevap aslında hep gözümün önündeymiş, bu ejderler bence barutu ve ateşli silahları temsil ediyor. Çünkü düşününce, bunlara yakın başka hiçbir şey yok tarihte. Ardından yine düşündüm, bu barutu en iyi şekilde kullanıp başka diyarları kim fethetti diye. Böylece de kaçınılmaz bir şekilde Osmanlılara vardım. Başta uçuk geliyor ama teker teker ele alalım. Avrupada en önce ve en iyi şekilde ateşli silahları Osmanlı kullandı ve böylece kısa sürede çok yer fethedebildiler, onlar da tıpkı Targanyenler gibi uzak diyarlardan ve başka bir kültürden geldiler ve bir anda bitip hızlıca yayıldılar, onlar da aslında bir şeylerden kaçıyorlardı(moğollar), Kaçtığı yerleri de yine moğollar(tıpkı göçebe dothrakinin Eski Valeryayı doldurması gibi) doldurdu, Osmanlı da bu Targanyenler gibi birçok aileden sadece biriydi, Osman da rüya(Ageon the Conquerer-Osmanın rüyası) görmüştü, Osmanlıda da kardeş kavgasından bol bir şey yoktu. Eski Valerya Roma İmparatorluğunun temsili, peki Roma’nın varisleri kimler?

Böylece de Targanyenlerin Türk ve Müslüman olduğu sonucuna varmış bulunmaktayız 😀 Şaka bir yana, tabii ki de burada biraz uç bağlantılar kurdum. Çünkü ejderlerin tam bir karşılığı yok, onlar tarih değil mit. Gerçekliği bozuyorlar, bu da benim sinirimi bozuyor. İronik bir şekilde en yakın çıkan sonuç Osmanlı oldu, ama bence o da yine uzak. Sonuç olarak adı “House of the Dragon” olan dizinin Dragon kısmı maalesef beni o kadar çekmiyor.

Ben yine de ejderleri sevemesem de onlara tolerans gösterebilirim, yoksa adında ejderha olan diziyi izlemek salakça olurdu heralde zaten. İşte uçuyorlar, havalılar, cgi alev malev ok yani. Başka bir derinlik ve renk katıyorlar neticede, birçok insanın izlemesini de kolaylaştırıyorlar, fantastik oluyor falan filan. Ancak akgezen saçmalığını asla ve kata kabullenmedim, kabullenmeyeceğim.

Nefret ediyorum. GOT’u hatırladıkça şu an, elim ayağım titremeye başlıyor. Sinirleniyorum. Yok yani, zombilerin yeri yok. Saçma salak, gereksiz. Uzaktan yakından bir karşılığı yok gerçekte, diziyi bok etmekten başka bir şeye yaramadılar. GOT’u zaten bu saçmalık sıçtı batırdı, bu dizide de (umarım) pek rolleri olmayacak, dolayısıyla bu eleştiri biraz da gelinim sana söylüyorum kızım sen anla gibi. Saatlerce sallarım bu gereksiz şeylere ve GOT finaline, ancak o diziyi yapanlar daha o kadar emek harcamamışken benim kendimi böyle harcamam zamanıma yazık olur. Bu yüzden kısa kesiyorum, keşke hiç olmasa, olacaksa da minimumda olsa ve bu diziyi de öldürmese. HOTD’da bunların olduğu sahneler de en zayıfları.

Şimdi gelelim en sevdiğim ve diziyi belki de asıl izleme sebebim olan yere, daha doğrusu karakterlere.

Westeros’un power couple’ı

Oyunculuklar genel olarak başarılı ve karakterler de iyi yazılmış, benim favorim bir Daemon iki Rhanerya. Ancak en çok da bunların ilişkisini ve ikili sahnelerini seviyorum, acayip ilginç ve deli bir çift olmuşlar. Bu sezon canımı sıkan şeylerden biri de o oldu, bunları beraber pek göremedik. Daemon başta atarlandı çekti gitti son bölüme kadar da ayrı gayrı kaldılar. Sonda tekrardan kavuştukları ve Daemonun diz çöktüğü sahneyi çok sevdim, orada çok gazlandım o ayrı konu.

Ama bilmiyorum yani, tek başınalarken Rhanerya yine iyidi başarılıydı da Daemon’ın her bölüm keçileri kaçırması ne kadar gerekliydi?(şimdi aklıma geldi. Osmanın rüyasında da ağaç var, Daemon da ağaç sayesinde rüyayı görüyor. Coincidence?) Daha çok bunları beraberken ve Daemonu GERÇEKTEN bir şeyler yaparken görebilirdik belki, yine de iyi sahneleri vardı.

Rhaneryanın hikayesini çok seviyorum. Bariz bir şekilde tahtın gerçek adayı, babasının istemiş olduğu varis. Kardeşlerinden ve Daemondan kat be kat daha iyi bir yönetici olur, ancak kadın olması işleri çok zorlaştırıyor en yetkin aday olmasına rağmen. Burada bir şekilde liderliği öğrenmesi, güçlü durmaya çalışması, geçtiği sınavlar, maiyetinin bile hala ondan şüphe duyması vs kadının harika oyunculuğu ile süper yansıtılmış.

Biraz milletin ne düşündüğüne, eleştirilere falan baktım. Anladığım kadarıyla insanlar öncelikle aksiyon olmamasını eleştirmiş, bence yersiz bir eleştiri. Bu dizi aksiyonu için izlencek dizi değil zaten, ki koca bir savaş başlıyor/başlamak üzere. Kimse o konumda aceleye gelmez gelemez, bir giriş gelişme süreci olması lazım. İlk sezon Viserys döneminde tohum atıldı, şu sezonda da artık o tohum büyüdü ve her şey hazır hale geldi. Build-up gayet başarılı, şu anda da her şey hazır. Hayda diye savaşa gitmek diye bir şey yok ki, çocuk oyuncağı mı bu?

Bir de Alicent’i çok eleştirmişler oğlunu vermeyi kabul etti diye, güya hiç uygun değilmiş karakterine. Halbuki bunun da build-up’ı yapıldı, dizinin zaten en iyi yaptığı şey bu build-up’lar. Öncelikle yalan mı söylüyor bilmiyoruz, Ageon bilgisi dahilinde de kaçmış olabilir. Doğru söylediğini varsayalım, zaten kadın aylardır yaşadığı buhranlarda aslında çok yanlış bir tercih yapmış olduğunu ve oğullarının da aslında sandığı gibi olmadığını acı bir şekilde anlıyor. Onlardan sadece zarar geleceğini ve kendisini ne kadar acıtırsa acıtsın gitmeleri gerektiğini idrak ediyor. Başta analığı gözünü kör etti de Aegon dalyarağını başa geçirmeye yardım etti. Ancak bence özünde iyi bir insan Alicent, sonunda açıldı gözü etrafında yaşanan onca olaydan sonra.

Asıl yapılması gereken eleştiri bence dizinin hala GOT’a çok fazla oynaması. Bu dizi yürüse, tamamen bağımsız bir şekilde, GOT’u da geçer çok rahat. Zaten materyal çok sağlam, karakterler de iyi. Ne gerek var yok rüyaymış yok winter is comingmiş, sevecem winterinizi. Salın abi GOT’u, salın. Hayır iyi bitmiş olsa neyse, bunlar her GOT dediğinde ben de bir korkuyorum ulan bu diziyi de mi mahvedecekler acaba diye.

Umuyorum ki dizi çok abartmayıp kendi güçlü yanlarına oynayacak. Yapımcıları da dizinin bu güçlü yanlarının gayet yeterli olduğunu fark edip saçmalamayacaklar ve sonunda hak ettiğimiz, düzgün bir sona ulaşacağız. Ancak geçmiş travmalardan ötürü de güvenemiyorum tabii, beklentiler düşük…

Metehan Ulusoy

5.8.2024