Blog’un ilk yazısı hangi film üzerine olsun diye çok kafa yordum. Önceden izlediğim bende yeri ayrı olan bir film mi olsa, yoksa yeni ve kaliteli bir şey mi izleyeyim? Eğer yeni bir şeyler izleyeceksem de rastgele bir şeyler olmasın, acaba ne izlesem vs. vs. şeklinde düşünüp duruyordum. Bu filmi yeniden izleyince bir taşla iki kuş vurmaya ve bu film üzerine yazmaya karar verdim. Çünkü bu filmi hem (üç sene)önceden izlemiş ve çok beğenmiştim hem de daha yeni izlediğim için taze taze yorum yapabilirdim. Haydi hayırlısı diyip daha fazla ertelemiyorum. Kervan yolda düzülür.
Bu film çok başarılı. Bu film çok başarılı çünkü güzel bir sanat eseri yapmak için çok ekstra bir konuya veya acayip bir prodüksiyona ihtiyaç olmadığını gösteriyor. Saçma sapan efektlere de hiç mi hiç gerek yok. İyi oyunculuk, düzgün bir senaryo ve (en önemlisi) yürek. Başka hiçbir şey lazım değil güzel bir film yapmak için.
Başrolde Tom Hanks zaten döktürmüş. Onu meşhur eden ve ilk Oskar adaylığını getiren rolü heralde. Onun üstüne zaten yeterince konuşulmuş, fazla söze gerek yok. Ben asıl Tom abimizin beyaz yakalı ve hırslı yavuklusu Elizabeth Perkins ablamızın oyunculuğuna değinmek istiyorum. Göze batmıyor Tom Hanks’in oyunculuğu gibi, ancak dikkat edince aslında filmin başarısı açısından ne kadar önemli bir role sahip olduğu anlaşılabiliyor. Onun karakter gelişimi Tom’un gölgesinde kalsa da çok başarılı işlenmiş ve filmi bu kadar başarılı yapan en önemli şey bence çiftin uyumu. Ben de şahsen en çok beraber oldukları sahnelerden zevk aldım.

Senaryo dünyanın en iyi senaryosu değil tabii ki de, elbet boşluklar var. Ancak olur o kadar. Zaten göze de pek çarptıkları söylenemez, ben gayet yeterli buldum.
Ama asıl olay yürek mevzusu. Bu teknik bir olay değil, duygusal bir olay. Bu konuda izleyici kandırılamaz. Bir film ya içtendir, samimidir ve tüm “sanatsal” eksikliklerine rağmen duygusal olarak etkileyicidir ya da değildir. Bu yürek mevzusunun, ileride umarım üstüne daha da çok değineceğim, sahtesi olmuyor. Bu filmi çok seviyorum çünkü bu film gerçekten de yürekli. Bu filmi izlerken her daim neşeleniyorum ve mutlu oluyorum. Kötü de olsam modum yükseliyor ve bittiğinde yüzümde bir gülümseme oluyor. Bazen önemli olan da sadece bu. Belki bu film birden fazla katmana ve inanılmaz bir derinliğe, çok vurucu mesajlara sahip değil. Ancak bazen en basit ve bariz gözüken mesajlar, aslında en önemli mesajlardır.
“Her yaş özel, her şeyin bir vakti zamanı var.” Çok banal duruyor. Peki bu düşünceye insanlar ne kadar inanıyor veya hayatlarında uyguluyor? Tanıdığım çoğu yetişkin yaşlanmaktan mutsuz, bazı şeyleri kabullenmekte hala zorluk çekiyor. Başta kardeşim olmak üzere çoğu çocuk da derhal büyümek istiyor. Yaşı daha arada olan biz gençlerin kafaları zaten karışık. Her yaş özel dedik, bu otomatik olarak her yaşı da güzel yapmaz mı? Her yaş birbirinden bu denli farklıyken biri ötekinden daha üstün olabilir mi? Daha da önemlisi bu kadar farklı şeyler birbiri ile kıyas kabul eder mi, bu elmayla armutu karşılaştırmak gibi bir şey olmaz mı? İnsan hayatının her döneminde farklı zorluklar ve güzelliklerle karşılaşıyor, bu da hayatı tekrara düşmekten kurtarıyor ve yaşanılır yapıyor. Ancak birçok insan geçmişe veya geleceğe kendini fikse ederek hayatını yaşanılmaz kılmak için uğraşıyor.
Ben küçükken, illa farklı olacam ya, yaşıtlarımın aksine “ben büyümek istemiyorum ve çocuk olmayı çok seviyorum” derdim. Çünkü gözlemliyordum etrafımdaki yetişkinleri, hepsi resmen bana özeniyor ve sürekli ah gençliğim vah çocukluğum diyorlar. Düşünmüştüm ki heralde bir bildikleri var, yetişkin olunca hayat boka saracak o yüzden şu anın tadını çıkarayım. Halbuki artık yavaş yavaş anlıyorum ki hemen büyümeyi istemek kadar asla büyümemeyi istemek de bir o kadar saçma. Hayatın kötüleştiği falan da yok, tüm mesele düzgün yaşlanıp değişebilmekte. Değişirken de yok etmek yerine üstüne koya koya gelişmek lazım. Eğer sen içindeki çocuğu boğazlamazsan o yaşları hiç mi hiç özlemezsin, olay o çocuğu muhafaza edebilmekte. Benim içimde de halen daha çok canlı(belki biraz fazla canlı) bir çocuk var ve inşallah ben bu yazıya yıllar sonra geri dönüp baktığımda dahi o çocuk sağ salim kalmış olacak.
Özetle film güzel, her yaş özel…
Metehan Ulusoy
26.07.2024