Ağustos 2024


Sinemayı her daim çok sevmişimdir. Henüz ufakken annemle beraber çok film izlermişiz. Pixar filmleri(Arabalar, İnanılmaz Aile, Nemo) ve Sam Raimi’nin efsane Spiderman üçlemesi izlemeyi en sevdiğim(hepsini hala çok severim) filmlermiş. Hatta anneme göre yükseklik korkumun sebebi o yaşlarda çok Spiderman izlememmiş. İlkokuldan eve geldiğimde evdeki dvdleri karıştırıp yüzüklerin efendisini keşfedişimi ve beni ne denli etkilediğini de hala hatırlarım.

O zamandan bu yana çok film izledim, ama sinema benim için zaman geçirmelik bir aktiviteden hep çok daha fazlası oldu. İzlediğim filmler üzerine çok düşünüyordum, onları birbirleriyle kıyaslıyordum. Üç sene önce pandemide yeni bir aşkla film izlemeye başlamıştım, her gün en az bir film izliyordum o dönem. Sonra izlediğim filmlerin excelde çetelesini tutmaya ve onları puanlamaya başladım, bir de defterim vardı izlediklerim üzerine birkaç cümle bir şey yazdığım. Bu sitenin prototipi olduğu söylenebilir ikisinin.Bir yerden sonra deftere yazmayı aksatmaya, excele giriş yapmayı da ertemeleye başladım. Çok albenisi yoktu açıkçası, beni kesmemeye başlamıştı. Bu site de bir şekilde bu yaptıklarımın bir devamı olarak doğdu.

Herhalde bu tarz bir site açmak yıllardır aklımda vardı. Bütün dünyanın(üç beş kişinin) gözü önünde bir sinemasever olarak yolculuğumu belgelemek, yıllar içerisinde izlediğim filmlere ve üzerlerindeki düşüncelerime sonradan dönüp bakmak fikri cazip geliyordu. Bu fikir üniversiteye geçtikten sonra iyice somutlaşmaya başladı, bu noktada bana destek olan ve fikir veren Canla Togiye teşekkürü borç bilirim. Can en başta internette yazı yazmaya karşı önyargımı kırmama yardım etti. Kodlama dehası Tolgaysa sağolsun sitenin tüm teknik altyapısını ayarladı, ona da özel teşekkürü borç bilirim.

Bana bu süreçte en çok ilhamı ve desteği sağlayansa, o belki de bunun tam manasıyla farkında olmasa dahi, Demir kardeşim oldu. Ne olursa olsun, kendimden başka en az bir kişinin, yazdığım hemen her şeyi her daim okuyacak olması ve de bu kişinin, hem şahsına hem de fikirlerine değer verdiğim bir kişi olması bana yazarken de izlerken de sürekli motivasyon sağladı. Dolayısıyla bu maceramın başlangıcını, bu ay yazdığım yazıları ve izlediğim filmleri, bu değerli kişiye, bu güzel insana adamak istiyorum. Teşekkürler kardeşim.

İzleyip de hiçbir halt anlamadığım mindfuck film: Primer
  • 26.7- What do we do in the Shadows(2014) – 82 
  • 27.7- Fast Times at Richmond High(1982) – 80
  • 28.7- American Grafitti (1973) – 92/93
  • 29.7- Say Anything(1989) – 88
  • 30.7- Rivers Edge(1986) – 79
  • 1.8 – Blockers(2018) – 74
  • 2.8 – Perks of Being a Wallflower(2012) – 89/90
  • 3.8 – The Blind Side(2009) – 60 (Sandra ablanın hatrına)
  • 5.8 – House of the Dragon s2 – bekleyelim görelim
  • 6.8 – Harley Quinn s1 –
  • 7.8 – Boyz n the hood(1991) – 85
  • 8.8 – Harley Quinn s2 –
  • 8.8 – Harley Quinn s3 –
  • 9.8 – Harley Quinn s4 –
  • 11.8 – Hoop Dreams(1994) –  87
  • 12.8 – heathers(1988) – 81
  • 15.8 – cinema paradiso(1988) – 88 (Demirin tavsiyesi)
  • 16.8 – Wonder(2017) – 75
  • 17.8 – Gifted(2017) – 65
  • 18.8 – Chronicle(2012) – 80
  • 19.8 Primer(2004) – ?
  • 20.8- Reservoir Dogs(1992) – 82
  • 21.8 – Jackie Brown(1997) –  81
  • 21.8 – Hateful Eight(2015) – 84
  • 23.8 – Back to the Future(1985) – 92/93
  • 24.8 – Kingdom of Heaven Director’s Cut(2005) – 82 
  • 30.8 – Rope(1948) – 82
Zamanında kızkardeşimle de izlediğim efsane film

Bu ayın verimli geçtiği söylenebilir. Adam gibi film izlemeye hasret kalmışım, hemen her gün bir film izlemişim. Artık beynimin çok fazla içerik tüketmekten yorulduğu son hafta hariç. Buna ek olarak da irili ufaklı yedi yazı yazmışım.

Ağırlıklı olarak da çok sevdiğim bir tür olan coming-of-age filmlerinden izlemişim. Bu ay izlediğim en iyi film de bu türün belirleyici eserlerinden kült film American Grafitti oldu. Onun dışında Boyz n the Hood ve Perks of Being a Wallflower da çok sağlam filmlerdi.

“One out of every twenty-one Black American males will be murdered in their lifetime, most will die at the hands of another Black male.” Boyz n the Hood’un başında yazan acı istatistik

Biraz fazla amerikan ağırlıklı olmuş bu ay, izlediğim filmler arasından sadece iki tanesi amerikan yapımı değil. Önümüzdeki aylarda biraz daha çok avrupa sinemasına eğilmek istiyorum. İzlediğim filmler(sonuncusu hariç) aynı zamanda hep son elli yıldan, biraz biraz daha eski klasiklere de inmeyi düşünüyorum. Dün izlediğim Hitchcock filmi Rope ile başlangıcı yaptım. İzlediğim dizilerden de oldukça memnun kaldım, ancak eleştirilerim de oldu. Umarım gelecek sezonları çıtayı çok düşürmez.

Orlando abimin hiç mi hiç uymadığı, ama Edward Norton’un ise cuk oturduğu Ridley Scott epiği:
Kingdom of Heaven

Başlangıcı da böylece yapmış olduk, hayırlı uğurlu olsun.